Evet evet doğru okudunuz, ben de yazım yanlışı yapmadım. Buradaki, “sefere çıkmak” metarofik bir kullanım elbette.
İçinde bulunduğumuz evrede yoğun şekilde artan ve normalleşmeye yüz tutmuş bir mevzuya değinmek istiyorum. Antidepresanlar. (Klinik ve baş etmesi cidden zor bazı ruhsal rahatsızlıklardan dolayı alınması gerekenlerden bahsetmiyorum.) Konu hassas o nedenle ince eleyip sık dokuyarak ifade etmeye çalışıyorum.
Evet, antidepresanlar. Neden arttı bunların kullanımı, nereye gidiyoruz böyle gibi klişe şeyler yazmayacağım. Ben sadece, çocukluğumuzda anne babalarımızın bize olan tavırları ile antidepresan haplar arasında bir bağ kurdum onu anlatmak istiyorum. Tabi bu bir genelleme, herkes için geçerli olmayacaktır.
Hani biz küçükken, büyüklerimiz, anne babalarımız “sus, sen küçüksün, sesini çıkarma, ağlama, bağırma, konuşma” derlerdi ya, biz bundan dolayı duygularımızı düşüncelerimizi ifade edemezdik hani içimize içimize bağırır, kızar, ağlardık. Sonra ne olurdu oyuncak alınırdı, parka götürülürdü mutlu olurduk o an. Ama önceki duygularımız içimizde gömülü kalmış olurdu. Kimse de sormazdı senin derdin ne diye. Şimdi çocukken öğrendiğimiz örüntü: sus, ifade etme, sende kalsın duygun ve düşüncen. Beynimizde sinaptik bağlantılar oluştu ve bu bastırma hali normal gelmeye başladı. Bu örüntüyü tekrar sağlayabilecek şey ne? Antidepresan. O nedenle güvenli geliyor olabilir bize, çünkü çocukken susmak, duyguları bastırmak doğru olandı ve anne babalarımız önerdiğine göre bu güvenliydi. Yıllar geçti büyüdük ve sıkıntılar bastı. Hapçı olduk çıktı sonra. İlacı aldık, iyiyiz sandık, atın üstünde dörtnala gidiyoruz gibi hissettik tek bir farkla: dizginler bu sefer atın elindeydi.

